Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Her günümüz bir mucize..

Premonition / Sıradışı   Film incelemelerini ne zamandır askıya almıştım. Az önce Moviesmart kanalında denk gelen "Premonition / Sıradışı " filmini ne çok sevdiğimi ve bu izleyişimin bilmem kaçıncı tekrar olduğunu fark ettim. O halde hemen blog sayfasına taşıyalım.    Film 2007 yılında vizyona girmiş ve 5.9 puanını alıp  zamanın iyi filmleri arasına yerleşmiş.  Bu filmde senaryonun değil oyunculuğun daha ön planda olduğunu düşünüyorum. Başrolde  Sandra Bullock  olmasa belki Linda'nın (başrol karakteri) hislerini bu kadar iyi anlamayıp, filmin içine giremeyecektik.    Filmi bir gerilim duygusu ayakta tutuyor. Onun yanında merak duygusu ortaya çıkıyor. Devamında ise duygulanıp ağlayarak filmi bitiyorsunuz. ( Evet!!! Ben her duygusal sahnede -sırf bu film için değil- AĞLARIM) Ayrıca mükemmel bir kurgusu var bu filmin.  Bu kadar olumlu yanından sonra berbat bir son yazmışlar filmimize. İmdb puanı bu yüzden düşük kanımca. Filmin içindeki ince detaylar ve verdiğ

SOSYETE PAZARI MI DEDİNİZ?

SOSYETE PAZARI MI DEDİNİZ?     Bildiğiniz üzere öğrenciliğimin son basamaklarını kat ediyorum. Bitti bitecek derken 12 Mayıs günü bir projeye katılıyorum. Dönem başından beri emek verdiğimiz "Anket Düzenleme" dersimiz için yaptığımız ödevimizi kongre merkezinde değerli hocalarımıza ve arkadaşlarımıza sunacağız.  Oldukça güzel bir projeye imza attığımızı düşünüyorum. Bu projemizin bir kısmını burada sizinle de paylaşmak istiyorum. Hem bizlere de ön hazırlık olur hem bakalım okunma oranı nasıl olacak . Belki sizler yazımı okuduktan sonra bize yardımcı olmak için eksiklerimizi belirtirsiniz. Bu konu ile ilgili aklınıza gelen her şeyi de benimle paylaşabilirsiniz.   İstanbul'umuzda yüzlerce semt pazarı var, yüzlerce derken abartmıyorum tam 400 tane pazar bulunmakta bu güzel şehrimizde. Ülkemize bakacak olursak 300 bini aşkın semt pazarı bulunmaktadır.   Semt pazarlarının alt kesimlere hitap ettiğini düşünenleriniz var biliyorum. Kimine göre pazar bu moder

Sevgili Evren!!! Tersim döndü.

Sevgili Evren, Biliyorum beni çok seversin, gönderdiğin mesajları anında görür, bahsi yükseltirim, didişir dururuz. Ancak bu aralar bana bir işaret gönder dediğim her seferinde abuk sabuk şeyler yapıyorsun. Rica ediyorum bir şey diyeceksen yüzüme söyle. Artık imalardan hoşlanmıyorum. Hakkını yemek istemem. Yumurta tokuşturma da hiç kaybetmedim. Ne zaman kafadan bir şık sallasam tutturdum. Kuş hep yanımda olanın üstüne pisledi. İndirimde en güzel parçaları ben yakaladım. Aklıma gelmeyen daha bir sürü şey içinde teşekkür ederim sana.( inanın şu an şarjım pat diye bitti. Ne oluyoo evren??) .  Ben böyle şanssızlık görmedim yalnız. İlkleri yaşıyorum. Oh oluyor bana değil mi ? Size bir dün geceden şimdiye kadar yaşadıklarımı  durun anlatıyım. Dün gece saat 23.03 ' te sehpadaki kumandaya uzanma suretiyle bilgisayarımı koltuğun üzerinden düşürdüm. Patta da putta da düştü. Açtığımda ise ( ne siz sorun ne ben söyleyim) ekranda bir bozulma, çizgiler. EhE yandık mı?. İ

1-2-3 Kayıt !

Merhaba Millet.. Az önce bir video izledim onun üzerine hemen blog sayfamı açtım. Tatlı mı tatlı Selin'in Youtube kanalında paylaştığı bir videodan bahsedeceğim. Onun videosunun altına kısacık yorumumda bahsedemediğim hislerimi sizlere anlatacağım. Öncelikle sizlerin eğer zamanınız varsa videoyu (   ---TIK---  )  izlemenizi rica edeceğim. En azından atlayarak bile izleseniz olayı anlarsanız, atlamazsanız pek iyi olur aslında. İzlemezseniz de anlatacaklarımdan olayı anlayabilirsiniz. NEYSEE siz bilirsiniz ama izleyin bence. Gelelim yine ülkemde olmayan ve bence asla olamayacak bir uygulamanın yurt dışında gerçekleşiyor olmasına. Saçları 20 cm den uzun olan kişiler saçlarını lösemi kardeşlerine peruk yapılması üzere gönderiyor. Bu hem oldukça manevi hem yararlı bir uygulama. Düşünebiliyor musunuz? Birisi sizin için saçlarını kestirip yolluyor. Lösemi çocukların sevgiye öyle çok ihtiyaçları var ki. Hayata tutunabilmeleri için dünyadaki tüm sevgiy

Rüya, rüya içindir.

Rüyamda konuşan bir balık gördüm ben.  En yakın arkadaşımmış meğer, dertleştik uzun süre. Bir ev tutmuştuk odaları paylaştık.  O havuzu olan odayı seçti, ben aydınlık olanı.  Sonra kapıdan kayıp gitti. Canı acımıştır diye endişelendim.  “Ben balığım” dedi.  “Bana bir şey olmaz ki.”  Şimdi balık gördüğümde rüyamdaki arkadaşım geliyor, o his güzeldi.  Ne bileyim samimi.  Şimdi nerede yazar ki bu işin tasviri.  Gerek de yok zaten.  Küçük Kara Balık'tı küçükken de en sevdiğim.  * Bazen hep rüyalarda yaşamak istemez miyiz?  Mesela bir arkadaşım rüyasında gördüğü papatyalarla hayatını geçirmek istiyor..  Bunun için tüm yaşamı boyunca uyumaya razı.. Garip bir istek ama bunu isteyebiliyor. * Uyandıktan sonra yatakta kalıp en azından 15 dakika rüyamı kafamda döndürüp, görüntüleri düşünmeyi seviyorum. Bu aralar yataktan " geç kaldım! " diyerek kalktığımdan mütevellit mutsuzum

Rapunzel'in Sırrını Açıklıyorum..

Kocaman MERHABAAAAA Eğer hobi olarak kendinize yazı yazmayı edindiyseniz, ne mutlu size. Eve erken geldiğimde "yazı yazmaya zamanım var" diye ayrı bir mutlu oluyorum.. Koşarak bilgisayar başına geçiyorum. Erken geldiğim zamanlar yaptığım bir başka şeyse kendime zaman ayırmak O nasıl oluyor? Kendime çeşitli ürünlerle bakım yapıyorum Bunlardan en en sevdiğim ise saçıma maske uygulamak !!!! Saçlarımız şımartılmayı hak ediyor arkadaşlar hatta en fazla onlar hak ediyor. Bizi havalı gösteren en büyük aksesuarımız değil mi kendisi? Yeminlen öyle . Erkekler için de öyle. Hatta erkekler için daha daha öyle. O saçları çeşitli ürünlerle şekillere sokuyorlar. Eminim, saçlarını şekillendirme süreleri benim makyaj yapma süreme eşittir. Peki onca ürünü saçınıza sürüyorsunuz da yıkayınca zararlı kimyasallar saçınızdan gidecek mi sanıyorsunuz? Veyahut kızlar soruyorum size düzleştiriyorsunuz o saçları yıkayınca ısının etkisi geçicek mi sanıyorsunuz?? Çok uzatınca yazıdan kopuy

Satürn Gezegeninin Ters Etkisi

Merhaba.. Ben kova burcu .. Şanslı olduğum söylenir.. Öyle ki .. Herkesçe konuşulur, şaşkınlık yaratır, özenirler.. Şimdilerde ise Satürn gezegeninin ters etkisinden dolayı talihsiz diye nitelendirebileceğimiz olaylar yaşıyorum ki ben bu dönemde vizeleri atlattım sonuçları nasıl gelecek merak konusudur. Peki bu dönem ne ara başladı, yani başıma ilk ne geldi? Neydi, neydi?? HEH! buldum. Telefonumu cafede unuttum. Aklıma geldiğinde hemen döndüm ve 2 dakika bakın çok değil 2 dakika sonra gelsem cafe kapanacaktı ( okul cafesi olduğundan çalınma riski yoktu, öyle bir risk olsa çalınırdı zaten)  Öyle başladı işte.. Şimdi anlatınca baktım da çok büyük bir olay değilmiş. Ama ben böyle dalgınlıklar hiç yapmazdım. Oradan hesap edersek Satürn gezegenin ters etkisi beni baya etkilemiş olmalı. Bana kalırsa, bugün tem otoyolunda 2 saat mahsur kalınca bu etkiyi üstümden atmış olmam lazım. Çünkü daha fazla ters etkisi olamaz, değil mi? Bitti gitti bence. Hayırlısı .. Satürn

NİKE & ADİDAS ' ın Kıyasıya Rekabeti

Sonunda buradayım. Özgür olmayı, sevdiğim şeylere vakit ayırmayı inanılmaz özledim. Hem de çevremden blog sayfam ile ilgili güzel sözler duydum da geldim. Bu durum beni çok mutlu ediyor. Sizler için bahara uygun bir konu seçtim bugün. Geri dönüşüm muhteşem olsun dedim. (Kulaklarımda filmlerdeki kötü karakter kahkahası yankılandı.) Biraz saçmalayabilirim, çünkü vize haftasından yeni çıktım tadını çıkarıyorum. Ayrıca saçmalamayı severim. Sizce alışveriş merkezine girdiğimde ilk hangi mağazaya uğruyorumdur? -Sephora mı?- Çok fena yanıldınız. *Foot Locker !! * - Acaba Nike Air Force geldi mi?  - HAYIR!! GELMEöÖEÖDDİİÖOÖOİİ!! diyen satıcılarla muhatap oluyorum. 1 aydır derin üzüntüyle çıkıyorum o mağazadan. Ayrıca sıcak günler için rahatsız bir ayakkabıymış, hava almıyormuş diyerek kendimi kandırdım. (ki gerçekten öyleymiş **.) Merak edenler için görseli ; Uzun modeli de var fakat benim tercih değiller. ( Türkçeme alkış istiyorum, bilerek düzeltmedim.) İşte b

Arkadaşlar Bu çekiliş şahane

KATILMAK İÇİN TIK

Sohbet etmeye devam .

Arkadaşlar öncelikle bir şeyi açığa kavuşturmalıyım. Geçenlerde bahsettiğim gittigidiyor.com rezaleti ile alakalı. Beni kandırmaya çalışan sahtekar satıcıya ürününü iade ettikten sonra param hesabıma aynen iade edildi. Olması gerektiği gibi. Sonrasında hiçbir sorunla karşılaşmadım anlayacağınız. Buradan gittigidiyor.com ailesine teşekkür ederim.Şunu da eklemeden geçemeyeceğim bir iletişim numarası mı mail adresi mi bir şeyler eklesinler. Kendilerine ulaşım imkansız. Neyse dikkat edin, öyle fotoğraflarda göründüğü gibi olmuyormuş.. Bunu açıkladıktan sonra içimin rahatlığıyla yazıma devam edebilirim.  Vizelerimin beni sıkıştırmasıyla beraber kısmen de olsa yaşam hakkım elimden alınmış bulunuyor arkadaşlar. Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. He.. şu vize haftası klasiği değil bu yaşadığım baya baya bunalımlı günler. İstediğim gibi işlerime konsantre olamıyorum. Demekki geçmiş yıllarda bu kadar işim gücüm yokmuş. Vizeler hiç bu kadar yüklenmemişti omuzlarıma. Mezun olmadan bunu y

Huzur Kaçıran Anlamsız Objeler

komodin insanın asabını bozar mı hiç? bozabilir.  hatta tam olarak şöyle gerçekleşir objelerin insanın huzurunu kaçırması:  muhtemelen hazırlıksız yakalanırsınız. yani o esnada acayip boş bir şeyle meşgulsünüzdür. bir diğer ihtimal de, ne bileyim çalışıyor olabilirsiniz mesela. psikoloji dünyası bunu algıda seçicilik ile açıklar eminim. ama huzurun kaçmasını açıklayamazlar.  birden gözün takılır. ama o kadar aniden ki. hayır işin tuhafı o obje, -bu durumda komodin- bin yıldır orada durur. ve sen bin yıldır o komodinin karşısında oturursun. bir an bir şey olur. ve gözün komodine takılır. sanki ilk kez görüyormuşçasına bakmaya başlarsın komodine. sanırsın büyücüler onu hop diye oraya atıp kaçmışlar, öyle şaşırırsın.  ve o komodin, bir anda içine yumru gibi oturur. hiç anımsamaman gereken bir diyalog gelir aklına. nereden de görmüşsündür ki şimdi? sinir sinir sana bakar komodin. “ha-ha” der, “hatırladın mı beni canım?” sen ise, komodine karşı 1-0 mağlup, bakakalırsı

Dediler ki? Şu iki soruyu sor kendine… Ben kimim? Ve niye geldim? -Bildin mi?

Değil düşünecek yazı yazacak halim yok . Epeyce yoruldum. Bacaklarım nasıl ağrıyor , nasıl anlatsam acaba . Sanırım damarlarımın titrediğini hissediyorum. Bu cümle durumu anlattı bence. AMA azim işte bu !! Blog sayfamda yazı yayınlayamayacaksam neden buradayım değil mi? Kalan son enerjim ile ( Abartmıyorum şu an yataktayım saat 21:31 uyumadan önceki 35. dakikamdayım, kucağıma aldım bilgisayarı yazıyorum. Makyajımı bile çıkaramadım siz düşünün gerisini) yazıyorum. Aslında kaç gündür yazmak istediğim tek bir konu var aklımda dönüp duran. 70-80 yaşlarındaki kavanoz dipli gözlüklere sahip olan yaşlı amcam.. (telefon çalıyor ..  tam yazıcam çalıyor, çalıyor .. Kapadık. Sonunda devam edebileceğim.. ) Amcamı ( amcam dicem yazı boyunca ama gerçek amcam değil bittabi) metrobüs durağında dolu  geçen otobüslere üzgün üzgün bakarken gördüm. İçim burkuldu. Belki yaşlılıktan yüz ifadesi üzgün bir şekil almıştır, bilemiyorum. Belki başına gelecekleri tahmin etmiştir, yaşlı

Unutmak konusunda garantili yazı..

Bazen her şey üst üste gelir, tek istediğiniz ‘durmak’tır. Sadece ‘durmak’. ‘Durmak’ fiilini başarıyla yerine getirmek. Yatağınıza uzanıp durmak… Hepsi bu. Eğer yatağınıza yattığınızda ve duvara yüzünüzü döndüğünüzde, döndüğünüz duvar plastik boya dediğimiz mevhumla boyanmışsa ciltte çıkan siyah noktalara benzeyen bir dolu nokta vardır. Sadece durmak istediğinde o duvara dön. (Kusura bakma, sana ‘sen’ diyorum. Eee, bir samimiyet oldu tabi; yazılar yorumlar filan.) O noktalarla oynanabilecek onlarca oyun arasından kendi oyununu seç. Listede bana uygun en favori oyun ‘nokta birleştirmece’ idi. Di’li geçmiş zaman çünkü o duvarlar kalmadı yattığım hiçbir yatağın döndüğüm hiçbir tarafında. Nokta birleştirmece, ismi gibi işte. O noktaların birleştiğini düşünüp şekiller yaratma oyunu. Öylece saatler geçirebilirim, hiç sıkılmadan. Hatta günler belki de… Öyle rahatlatır ki beni… Öylece durmak ve noktalardan şekiller yapmak, beğenmediğimde kafamdaki süngerle hepsini silip yeniden başlamak.